
Gönül ne kahve ister , ne kahvehane
Gönül muhabbet ister, kahve bahane....
Konuklar, " Hoşgeldiniz, size ne ikram edelim? " sorusuyla karşılansa da, 40 yıllık hatırlı dostlara açılıyorsa kapı, cevabın ne olduğu bellidir.
İnce belli bardakta sunulan tavşan kanı çay güzeldir. Kek, börek ya da bir dilim pastayla, yaz aylarında "5 çayı" dediğimiz saatlerimize eşlik ederken, kış aylarında içimizi ısıtır her bardakla.
Peki ya Türk Kahvesi... Türk Kahvesi öyle mi? Asildir Türk Kahvesi, ne börek ister, ne kurabiye. Beraberinde büyük ikramlara da ihtiyaç duymaz. Belki bir lokum belki biraz çikolata ... İçimizi de ısıtmaz bir yudum alıverince, çay gibi her duruma da uymaz; tek bir fincan ve sadece keyiflenince! Ama yine de yaz - kış vazgeçilmezdir işte!
Bir sabah kahvesi, kahvaltı sonrası komşuyu görmek, onlarla eş dost hakkında tatlı dedikodular yapmak için bir bahane; hatta fincanı kapatıp güzel haberler duymak isteyenler için de bir umuttur.
Akşam yemeğinden sonra aranan bu en güzel yatıştırıcı ; iki gencin mutlu beraberliklerinin başlangıcında olmazsa olmaz geleneksel bir ikrama dönüşüverir. Kokusunu daha pişerken duyar; bu kokudan kahvenin tazeliğini, servis edilirken üzerindeki köpüğünden de yapanın marifetini anlatır bize.
Son dönemlerde nescafelerin kolay hazırlanabilir olması nedeniyle ikinci plana atılmış gibi görünüyor Türk Kahvesi. Ancak günlük koşuşturma arasında fırsatını bulanlar Türk Kahvesiyle alıyor soluğu. Vakit kazanmak için bir çırpıda hazırlanıveren nescafeler, günlük ortamlarda günlük sohbetlere eşlik ederken; eskiden beri kıymetli ve hazırlaması da biraz zahmetli olan Türk Kahvesi " Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var " sözüyle, hatırlı dostların özel sobetlerine sunuluyor hala. Tüm koşuşturmacalara ve hazırcılıklara inat, eskimeyen dostlukların güzel sohbetlerine saygılarımla...