19 Şubat 2009 Perşembe

Çünkü Çok Güzel, Çok Çok Çok Güzel(*) ((:


Bilinçli yapılması mümkün olmayan bir tarih eşleştirmesiydi
Kader?
Tesadüf?
Adı yok!

**

Eğer mükemmel diye bir şey yoksa...
Senin için mükemmele yakını bulmak kadar zor ne var şu fani hayatta ?

ve...

Ben buldum galiba!
Bu durum beraberinde yüksek dozda korku getirdi.
Korku baki kalıyor sadece şekli değişiyor yani.
**
Ama yine de MUTLUYUM!!
sonunda...
şarkı: Modjo - Lady
fotoğraf: Ege
(*) Kargo'nun bir şarkısında geçmektedir ancak şarkının adını unuttum en kısa zamanda yazmayı ümit ediyorum.

17 Şubat 2009 Salı

Hobareeeyyy ! Tırsaki (:


Halet-i ruhiyem Ekşi tarafından özetlenmiştir efendim...


***

Çok dengesizim bu ara, biri dengemi bozdu.
Ben ne güzel sakin ve ruhsuzca yaşıyodum dalgalandırmanın ne alemi vardı ki ?
Önümü görememek korkutuyo beni

ve elbette aşk acısını tadan her insan beni anlayacaktır ki bi kez daha yanılmaktan, hayalkırıklığına uğramaktan korkuyorum!

Aşık olmam için sadece kalbim yetmiyor maalesef.
Karşımdakini bir bütün olarak alıp, o bütüne aşık olabilirim ancak!
Tamam, kabul daha önce yanlış kişilere ayılıp, bayıldığım olmuştu ama bu farklı!
Çok farklı!
O yüzden bu kez daha çok korkuyorum...


Nolur korktuğum olmasın ! ! !

15 Şubat 2009 Pazar

Kadınlar, Erkekler ve Sevgililer Gülü



14 Şubat Sevgililer Günü münasebetiyle bir çok yerde kadın - erkek ilişkilerinin üzerine gidildiğini ve AŞK' a özendirme çabalarının zirvede olduğunu görmüşsünüzdür. Tüm bunları tüketim kültürünün sonucu gibi değil de sosyolojik olarak kadın - erkek ilişkilerine yöneltilen bir bakış açısı niteliğinde düşünmek istedim. Gerçekten erkeklere sık sık hatırlatılan "Kadın Ruhu!" ya da "Kadınlar Ne İster?" gibi teoriler size ne anlatıyor? Mesela ben Kadın Ruhu olayına inanmıyorum. Erkek ruhu yok mu!? Ortada bir ruh varsa bu Aşkın Ruhudur; sevmenin ruhudur. Kadın; ilgi, şevkat, tutku bekler sevgilisinden evet peki ya erkek... Erkek beklemez mi bunları , kadın - erkek değil insan olarak bakın, tabi ki bekler. Bunu bilemeyen saflara, hazırcılara olayı özetlemek hatta resmen nasıl aşık olunacağını öğretmek için yazılmış bir masaldır kadın ruhu. Esas olan aşkın ruhunu besleyip, büyüteceksin, destekleyeceksin. Kadın da olsan, erkek de olsan aynı özenle, itinayla bakacaksın. Öyle kolay değil aşk, kadın ruhu deyip de tüm sorumluluğu sürekli birşeyler bekliyorlarmış gibi, çıt kırıldım bir yüreğe sahiplermiş gibi kadınlara yükleyemezsin! Emin olun pek çok kadın daha yüreklidir erkeklerden... Diğer bir sorun "Kadınlar Ne İster?" ne isteyecek az önce bahsettiğim gibi aşk ruhuyla sevmek ve sevilmek ister. Gerisi kendiliğinden gelir zaten. Yani kadın da erkek de aynı şeyleri ister aslında. Burada kadının erkekten tek farkı detaycı olmasıdır bana kalırsa. Bir kadının detaycı olması ne demek, erkeğin hayal bile edemeyeceği konularda bin bir senaryo yazabilmesi demek! Farkında olmadan söylediği bir şeyi erkeğin bilinç altında inip incelemeye kalkması hatta kendini ne zaman ele verecek merakıyla tüm davranışlarını takip etmesi demek! Tabii iki ucu keskin bu detaycılık kılıcı kadınlara verilmişse sadece dezavantajlarından değil avantajlarından da bahsetmek lazım. Kadınlar sevdikleri zaman da aynı detaycılıkla davranırlar ve bu büyük şerefe nail olabilmek için kadın ruhu yalanları değil, off kadınlar işte ister ister ister... hesap kitapları değil, dürüst ve sadık bir aşk gerekir. İşte o zaman tüm sorularınız cevaplanmış olacak, siz de bugüne kadar yaptığınız hatalar yüzünden biraz kızarmış olacaksınız. Bir 14 Şubat gecesi; AŞK' ın gecesi... bu gece de piyasadaki şapşalların teorilerine inat bir kadının inceliğindeki son noktayı gözler önüne sereceğim. Kadının istemekten çok, nasıl düşünceli olduğunu ve hislerindeki hassasiyeti görün, şaşırın ama en çok da düşünün!!!
Sevgililer Günü' ne özel Gül Tatlısı Bence, Sevgililer Gülü =))

14 Şubat 2009 Cumartesi

Heppili Bööörtdey Tuuu Yuuu !!


Müessesemiz, sağdaki güzel, genç kadının doğum gününü kutlar, esenlikler diler.


Biz hep böyleyiz
Böyle olucaz...
(Dündü ama olsun!)

10 Şubat 2009 Salı

Öğrenci kimdir, ne yapar ??

Öğrenci, ders dışında herşeyle ilgilenen, öğrenmekten nefret eden ama dış dünyaya "ders çalişan varlık" gibi tanıtılan kişilere verilen addır... Duyguları olmayan bu nesneler için genellikle "Sadece akıldan oluşmalıdırlar(!?)" düşüncesi yaygındır. Çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu ama yaşının olmadığı iddia edilen bir durumdur. Bu da bir nevi bu hadiseye sevimlilik kazandırma ve özendirme çabası olsa gerek! Bende bir çok öğrenci arkadaşım gibi sistemi sık sık eleştiririm en çokta öğretimde görselliğin eksikliğinden yakınırım. Eğitim ve öğretimin görsellik yönünü lütfen unutmayalım , unutturmayalım! Bu yüzden burada öğrenciyi açıklarken günlük hayattan kareler sunarak hafızanıza kazımak istiyorum!

*Bir gazetecilik öğrencisi için olması gereken durum ( yani , HAYAL )
*Aynı gazetecilik öğrencisi için mevcut durum (%100 GERÇEK)



*Hiç çalışmıyor değiller tabi ki sevdikleri işe canla başla koşuyorlar =))

*Amaaa kazık kadar adamları tıkarsanız bir sınıfa işte sonuç "sırada!"

9 Şubat 2009 Pazartesi

"Sen Gerçek Misin? "

der adam.
"Hayır, Hayal'im."
der genç kız.

Bu konuşma, Cihan Ünal, Hülya Koçyiğit ve Amanda Jane Grant'ın başrolü paylaştıkları Gece Dansı Tutsakları (1988) adlı filmden alınmadır.

Kızım olursa, adını da Hayal koyarsam, bilin ki bu diyalogun eseridir. Gerçi film, dönem itibariyle biraz abuk bir filmdir ama nispeten insanı düşündürendir de.

***
Film, Mahinur Ergun'un yazıp, yönettiği ilk sinema filmdir.
***

Ekşi sağolsun film hakkında iki yoruma da ulaştım.

İyi olan,
Selahattin Duman.

Kötü olan,
Ahmet Hakan.

Doğuştan Arkadaşım T.'ye...


Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun.

Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır. Sen kendini paralarken, o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.

Hani ağzınla kuş tutsan 'Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?' diye bir soruyla bile karşılaşabilirsin.

İki ucu keskin bıçaktır bu işin. Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman. Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur. İyi halin cezanda indirim sağlamaz.

Sen, 'Ama senin için şunu yaptım' derken o, 'şunu yapmadın' diye cevap verecektir. Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.


Üzülme, sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın. Özledin, içtin, ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
'Peki, o ne yaptı' deme.

Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama lüksün yok senin. Onun varsa, bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.

Her zamanki gibi yaşayacaksın sen. 'Acılara tutunarak' yaşamayı öğreneli çok oldu. Hem ne olmuş yani, yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil. Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki. Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor. Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu? Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığın yanında. Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası...


Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun as olan yürektir. Yürek sesi ne bilmeyenler, ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma; yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.

Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu. Elbet bitecek güneşe hasret günler. Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

And the Oscar goes to... NEYRAN VARİŞLER!!!
(Habersiz yayın için özür!)
Not: T., kızım ya fotoğraftaki gibi olsak ! Hı ? O zaman n'olcak ?

Bir Film İzledim Hayatım Değişmedi...

Zaten sallantıda olan durumuma bir darbe de filmden yedim.
Baktığında öyle aman aman acıklı bir film değildi.
Ama hani 'dokunsan ağlayacak tipler' vardır ya aynı öyle oldum.
Ben böyle değildim, biliyorum.

"Hangisiymiş o film?"
dersen,
Broken English diye bir film.

Çok farklı bir konu değildi..

Nora adında 30larını süren bekar Amerikalı bir kadın hayatının aşkını aramaktadır.
Bir gün karşısına Fransız yakışıklısı Julian çıkar.
Kısa süren bu mutluluk Julian'ın Fransa'ya dönmesiyle son bulur.
Nora zaten bıktığı işinden ayrılarak Fransa'ya Julian' ı aramaya gider.

Gerisini anlatmıyorum!

Benim için neden bu kadar dramatik hale geldiği ise tamamen duygusal..
Sorun,sonumun Nora gibi olmasından korkmam.

Neyse bakacağız artık...

Ha, aklıma geldi;
Hani erkeklerle kadınlar arasında şöyle bir muhabbet vardır ya, genelde erkekler kadınlara söyler:
"30 yaşına geldiğimizde eğer ikimiz de bekarsak evlenelim!"
Ne ayaktır çözemedim ben, karşıdakini yedeğe almak istemek midir bunun kaynağı?

Aslında düşününce 30 yaş artık bir sınır değil, tamam gençliğin getirdiğirahatlıktan sıyrılmak durumunda kalınıyor ama aşk, evlilik gibi duygusal işler için bir sınır değil. Evet, "aşkın yaşı yoktur"a geliyorum, kapatalım konuyu (:

Velhasıl efenim Julian için izleyin derim,

keşke daha çok Fransa çekimi yapsalarmış!!
;)

6 Şubat 2009 Cuma

Paranoya

Çoook hayallerim vardı tatil için çok. mesela " hangi yönünü çok seviyorum biliyor musun turkcellmimmm" gibi bi şarkıyla finalleri geride bırakmanın zevkini tatmak isterdim. İsterdim diyorum zira pek mümkün değil şöyle ki, söylemek istediğim şarkı ruh halime karışınca ortaya Ebru Elver çıkıveriyor:
"PARANOYAK HALİM, YOK BENİM TEDAVİM..." tabi bunun sebebi turkcell reklamındaki gibi bir recep olmaması hayatımız da. özeline güzeline kaçtıkça korkularınız artıyor. evhamlı , güvensiz oluveriyruz. halbuki bakın şu sevimliliğe bu insan da sevilmeyi hak etmiyor mu!!!!
tabi bir de madalyonun öbür yüzü var ki onu sona sakladım bu tiplemenin altında yatan Şahan ı da pek bi beğendiğmdenn (o kiloya rağmen beğenmeme şaşıyorum ) o da pek çok yakışıklı gibi tüm paranoyalara deyecek cinsten...Böle bi sevgilim olsun 100.000 TL borcum olsun geyiği değilde, amaaaan paranoyada zaman zaman iydir muhabbeti! =))

Yol Ayrımı



Neden hep böyle oluyor?
Böyle olmak zorunda mı?
Kısır döngü mü?
Alınyazısı diye bir şey var mı?Ya kader?
Yoksa önemli olan seçim mi?
Seçimin doğru olduğunu nereden bileceğiz?

"Her seçim bir vazgeçiş" derler...
Ben vazgeçmeyi sevmem
Yolun sonunu görmek isterim

Bu sadece aşk için geçerli değil
Yaşadığımız şehir, yediğimiz yemek
Belki en önemlisi de meslek..

Bir şeyi seçersek seçmediğimizde kalır mı aklımız?
Pişmanlık?
Ömür boyu?

Kalbin sesini dinlemek zor çoğu zaman (en azından benim için)
Issız adamdaki gibi bir hikaye yaşamak çok uzak
Ama aynı zamanda kalbimin sesini dinlemek istiyorum
Dinlersem neler olabileceğini düşünmek korkutuyor beni

Kafam karışık
Kafamız karışık


Bu daha ne kadar böyle gider?

3 Şubat 2009 Salı

Sınav Öncesi Çok Gerekli Aktiviteler

Finaller bittiği için yayınlamakta sakınca görmüyorum :)

1) Otun bokun fotoğrafını çekmek


2) Dua etmek :))

3) "Battı balık yan gider" demek

4) İlk kez görüyomuş gibi çevreyi incelemek

5) Delirmeye uğraşmak

6) Sohbet etme(ye çalışma)k (bağyan arkadaşımızın yüz ifadesi dikkate değer ((: )

7) (Sınavdan birkaç dakika önce) Fotoğraf çekmeye devam etmek

Fotoğraflar: Benden.

Yazarken dinlenenler:

Natacha Atlas-Whatever Lola Wants (Lola Gets)

Magnifico & Turbolenza-Hir Ai Kam, Hir Ai Go

Deney 1 : Merak Kediyi Öldürür Mü?


Merak denen "şey" bazen iyidir bazen kötüdür. Sonuç bazında iyi ya da kötü değer alır. Neyi merak ettiğinle de alakalıdır biraz.
İyi bir şeyi (ki bu iyinin de kişiden kişiye değiştiği konusuna hiç girmek istemiyorum) merak etmek bilgi sahibi olmamıza, öğrendiğimizde tatmin olmamıza, -genel kullanımla- ufkumuzu genişletmemize, farklı çıkış kapıları bulmamıza yardımcı olabilir.
Yok eğer "kelalaka şeyleri merak edicem ben !" diyosan, merak etmenin, başına bela almaktan başka bir işe yaramayacağını kısa zamanda öğreneceğini söyleyeyim ben sana.
Benim ve belki pekçoğunuzun başına meraktan gelen ilk 'kaza sorusu' "ben nasıl oldum?"dur herhalde.
Öğrendik de n'oldu!
Merak etmeden yaşanabilir mi merak ediyorum.
Fotoğraf: Benden.
Yazarken bunu dinledim: Dandadadan - Yoğurtçubaşı Çıkmazı