9 Şubat 2009 Pazartesi

Bir Film İzledim Hayatım Değişmedi...

Zaten sallantıda olan durumuma bir darbe de filmden yedim.
Baktığında öyle aman aman acıklı bir film değildi.
Ama hani 'dokunsan ağlayacak tipler' vardır ya aynı öyle oldum.
Ben böyle değildim, biliyorum.

"Hangisiymiş o film?"
dersen,
Broken English diye bir film.

Çok farklı bir konu değildi..

Nora adında 30larını süren bekar Amerikalı bir kadın hayatının aşkını aramaktadır.
Bir gün karşısına Fransız yakışıklısı Julian çıkar.
Kısa süren bu mutluluk Julian'ın Fransa'ya dönmesiyle son bulur.
Nora zaten bıktığı işinden ayrılarak Fransa'ya Julian' ı aramaya gider.

Gerisini anlatmıyorum!

Benim için neden bu kadar dramatik hale geldiği ise tamamen duygusal..
Sorun,sonumun Nora gibi olmasından korkmam.

Neyse bakacağız artık...

Ha, aklıma geldi;
Hani erkeklerle kadınlar arasında şöyle bir muhabbet vardır ya, genelde erkekler kadınlara söyler:
"30 yaşına geldiğimizde eğer ikimiz de bekarsak evlenelim!"
Ne ayaktır çözemedim ben, karşıdakini yedeğe almak istemek midir bunun kaynağı?

Aslında düşününce 30 yaş artık bir sınır değil, tamam gençliğin getirdiğirahatlıktan sıyrılmak durumunda kalınıyor ama aşk, evlilik gibi duygusal işler için bir sınır değil. Evet, "aşkın yaşı yoktur"a geliyorum, kapatalım konuyu (:

Velhasıl efenim Julian için izleyin derim,

keşke daha çok Fransa çekimi yapsalarmış!!
;)

Hiç yorum yok: